Sözcü Gazetesi muharriri Aytunç Erkin bugünkü köşesine 27. Genelkurmay Lideri Işık Koşaner’i istifaya götüren süreci taşıdı. Mustafa Önsel’in bu hafta raflarda yerini alan “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” kitabında Işık Koşaner’in istifa sürecinin perde ardının ayrıntılarıyla anlatıldığını söz eden Aytunç Erkin, Işık Koşaner’in 2011 yılında cezaevi ziyaretleri sırasında söylediği kelamlara de detaylarıyla yer verdi.
Aytunç Erkin’in yazısı şu formda:
“Tarih 18 Şubat 2011…
Hasdal Cezaevi’nde o sabah hareketli dakikalar yaşandı. Cezaevine giden yolda jandarma trafiği denetim etti. Cezaevi önünde de sıkı güvenlik tedbirleri vardı. Orgeneral forslu cipler sırayla içeriye girdi. Cezaevine helikopterler indi. Hasdal’daki ağır trafiğin nedeni sürpriz bir ziyaretti. Genelkurmay Lideri Işık Koşaner, “Balyoz” kumpasında tutuklanan 29 general ve amiral ile Hasdal Cezaevi’nde görüştü. Tutuklamaların çabucak akabinde asker aileleriyle Harbiye Orduevi’nde biraraya gelen Genelkurmay Lideri, “arkanızdayız” iletisini verdikten tam yedi gün sonra Hasdal’a geldi. Bâtın tutulan ziyaret tam 3.5 saat sürdü. Ziyarete ait rastgele bir bilgi de verilmedi.
Işık Koşaner
Neden bu bilgilerle başladım? Çünkü…
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla amaç alınan emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel’in son kitabı “Silivri’de Firavun Töreni/Kırmızı Kedi Yayınevi” kitabından okuyalım:
“… Açlık grevine başladığım gün, Cengiz Köylü ve Mehmet Ali Çelebi de beni desteklemek ismine açlık grevine başladıklarını açıkladılar. Üç kişi olarak başlattığımız açlık grevi, 21 Şubat günü sona erdi. Sembolik de olsa, hukuksuzluğu protesto ettiğimizi, zulme karşı durduğumuzu kamuoyuna ilan etmiştik. Açlık grevine başladığım gün, cezaevinin kıymetli bir konuğu vardı: 27. Genelkurmay Lideri Orgeneral Işık Koşaner. Kendisiyle görüşenlere, ‘Dosyayı detayına kadar incelediğini, tamamımızın hatasız olduğunu açık bir halde gördüğünü, bu manada en üst seviyede teşebbüslerde bulunacağını’ tabir etmiş. Görüşenler, kendisini bu mevzuda çok kararlı görmüşler. Ayrıyeten bir sonuç alamadığı takdirde istifa dahil her şeyi göze aldığını da belirtmiş.”
Işık Koşaner’in, Hasdal’da gerçekleşen bu ziyarette tutuklu kumandanlara ne dediğini birinci kere öğrendik…
Ya sonra…
TSK’YI “SUÇ TEŞKİLATI” YAPTILAR
Gerçekten de Koşaner Paşa, misyon mühletinin dolmasına iki yıl daha varken, Hasdal ziyaretinden beş ay sonra, 29 Temmuz 2011 tarihinde apansız istifa etti ve şu açıklamayı yaptı:
“…Çok sayıda TSK mensubunun somut kanıtlara dayanmayan savlar nedeniyle soruşturmalara tabi tutulması, tutuklanması ve yargılanmasının tüm TSK çalışanı tarafından ıstırap, kaygı ve kırgınlıkla izlendiğinden eminim.
“… Tutuklamaların, kozmik hukuk esaslarına, hakka, adalete ve vicdani pahalara uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da tabir ettiği üzere, mümkün değildir.
“… Bu durum, birçok seferler, yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına karşın, probleme yasal çerçevede bir tahlil bulunması mümkün olmamıştır.
“… Soruşturma ve uzun periyodik tutuklamaların bir emelinin da TSK’nın kamuoyunda bir hata teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, taraflı medyanın da her türlü palavra haber, iftira ve suçlamalarla ulusumuzu, silahlı kuvvetlerine karşı hal almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır.
“… Bu durumun önlenememesi ve yetkili makamlar nezdinde yapılan teşebbüslerin dikkate alınmaması, Genelkurmay Lideri olarak işçimin hak ve hukukunu müdafaa sorumluluğumu yerine getirmeme pürüz olduğundan, işgal ettiğim bu büyük makamda vazifeye devam etme imkânımı ortadan kaldırmıştır.”
Cezaevine bir ziyaret daha vardı…
“Çözemezsem çeker giderim” dedi…
Işık Koşaner ve kuvvet kumandanlarının “onur istifasının” akabinde Genelkurmay Lideri Org. Necdet Özel oldu.
Günlerden 31 Ekim 2011… Mustafa Önsel kitabında, o ziyareti ve ziyarette neler yaşandığını da anlattı:
“… Necdet Paşa, Genelkurmay Lideri olduktan yaklaşık 3 ay sonra Hasdal’ı ziyarete gelecek, çeşitli talimatlar vererek ayrılacaktı. İşte Necdet Paşa’nın kıdemliler aracılığıyla bize ilettiği talimatlar: (Herkes vazifesinin başına dönecek biçimde hazır bulunacak! Sorgu tabirlerini çok kısa tutun! Mahkemede heyetle mutlaka münakaşaya girmeyin! Davaya en az sizin kadar vakıfım. Kanıtların düzmece olduğunu biliyorum. Bunu çözeceğim. Çözemezsem ben de çeker giderim!)
“… Bu yaklaşım olumlu gözüküyordu. Zira siyasalların de bu türlü düşündüğünü gösterirdi. Necdet Paşa, Başbakan’dan müsaadesiz bu türlü şeyler söyleyemezdi. Cezaevindekilerin genel niyeti buydu. Bu durum, sorgu sözleri bittiğinde tahliyelerin başlayacağı beklentisini artırdı. Avukatların mahkeme lideri ile vakit zaman yaptıkları görüşmelerde de bu hava vardı.
“… Ve sanıklar, birkaç kişi hariç, ortalama 10 dakikada birinci sorgu savunmalarını verdiler. Düşünün, o kadar ağır ithamlara karşı 45 saniye, evet yalnızca bu kadar mühletle savunma yapan arkadaşımız vardı. Sorgu sözleri bittiğinde ne kadar kandırıldığımızı anladık.
“… Bıraktık sorgu bitiminde tahliyeyi, çelişkilerin giderilmesi için uzman talepleri ve şahit dinletme isteklerimiz bile reddedilecekti. Vesselam palavra, riya, iftira, her şey mubahtı. Ortadan bir yıl geçecek, en ağırından cezalar yağdırılacaktı bizlere.
“… Lakin ‘çözemezsem giderim’ diyen komutanımızdan, bırakın çözmeyi, bırakın sesi, tık bile çıkmayacaktı. Suçsuzluğumuzu bilmesine karşın betona canlı canlı gömülmemizi seyretmişti…”
SONUÇ: Bugün NATO’yu konuşuyoruz… Bugün PKK/YPG’yi konuşuyoruz, mutabakat metnini tartışıyoruz! Mustafa Önsel tarihe ışık tutan çalışmasıyla NATO’nun gayesindeki kumandanları yazdı ve kimin nerede durduğunu anlattı! Okuyun ve Ergenekon-Balyoz kütüphanesine giren bu kitaptan ders çıkarın.”